040 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَوَقَىٰهُ ٱللَّهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُواْۖ وَحَاقَ بِـَٔالِ فِرۡعَوۡنَ سُوٓءُ ٱلۡعَذَابِ ٤٥

Onun için Allah da onu onların kurdukları mekrin fenalıklarından korudu da âl-i Firavun’u o kötü azab kuşattı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azab, Firavun'un adamlarını sardı.

– Seyyid Kutub

Allah onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı.

– Diyanet İşleri

ٱلنَّارُ يُعۡرَضُونَ عَلَيۡهَا غُدُوّٗا وَعَشِيّٗاۚ وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ أَدۡخِلُوٓاْ ءَالَ فِرۡعَوۡنَ أَشَدَّ ٱلۡعَذَابِ ٤٦

Ateş, onlar sabah akşam ona arz olunur dururlar; Sâʿat kıyam edeceği gün de tıkın âl-i Firavun’u en şiddetli azâba.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün: "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun!" denir.

– Seyyid Kutub

(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun" denilecektir.

– Diyanet İşleri

وَإِذۡ يَتَحَآجُّونَ فِي ٱلنَّارِ فَيَقُولُ ٱلضُّعَفَٰٓؤُاْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُوٓاْ إِنَّا كُنَّا لَكُمۡ تَبَعٗا فَهَلۡ أَنتُم مُّغۡنُونَ عَنَّا نَصِيبٗا مِّنَ ٱلنَّارِ ٤٧

Ve hele ateş içinde birbirlerine ihticâc (protesto) ederlerken; o vakit zuʿafâ kısmı o büyüklük taslayanlara diyorlardır: “Hani bizler sizin tebaanız idik, şimdi siz bizden bir ateş nevbetini savabiliyor musunuz?”

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: «Biz size uymuştuk. Şimdi siz şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?»

– Seyyid Kutub

Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, "Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?" derler.

– Diyanet İşleri

قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُوٓاْ إِنَّا كُلّٞ فِيهَآ إِنَّ ٱللَّهَ قَدۡ حَكَمَ بَيۡنَ ٱلۡعِبَادِ ٤٨

Büyüklük taslayanlar da şöyle demektedirler: “Evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah kulları beyninde hükmünü verdi”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Büyüklük taslıyanlar: «Doğrusu hepimiz de onun içindeyiz. Allah kulları arasında şüphesiz hüküm vermiştir.» derler.

– Seyyid Kutub

Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir."

– Diyanet İşleri

وَقَالَ ٱلَّذِينَ فِي ٱلنَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ٱدۡعُواْ رَبَّكُمۡ يُخَفِّفۡ عَنَّا يَوۡمٗا مِّنَ ٱلۡعَذَابِ ٤٩

Ve hep o ateştekiler cehennem bekçilerine derler: “Rabbinize dua ediverin bir gün bizden azâbı biraz hafifletsin”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: «Ne olur Rabbinize dua edin de hiç değilse bir gün, bizden azabı biraz hafifletsin.»

– Seyyid Kutub

Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, "Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin" derler.

– Diyanet İşleri

قَالُوٓاْ أَوَلَمۡ تَكُ تَأۡتِيكُمۡ رُسُلُكُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِۖ قَالُواْ بَلَىٰۚ قَالُواْ فَٱدۡعُواْۗ وَمَا دُعَٰٓؤُاْ ٱلۡكَٰفِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَٰلٍ ٥٠

“Ya size” derler, “beyyinelerle resulleriniz geliyor değil mi idi ki?” “Evet” derler, “öyle ise kendiniz dua edin” derler, kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bekçiler dediler ki: «Peygamberleriniz size açık kanıtlar getirmezler miydi?» «Evet getirirlerdi» dediler. Bekçiler: «Öyleyse yalvarıp durun. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır» dediler.

– Seyyid Kutub

(Cehennem bekçileri) derler ki: "Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?" Onlar, "Evet, getirmişti" derler. (Bekçiler), "Öyleyse kendiniz yalvarın" derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.

– Diyanet İşleri

إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَيَوۡمَ يَقُومُ ٱلۡأَشۡهَٰدُ ٥١

Elbette biz resullerimizi ve iman edenleri mansur kılacağız hem dünyâ hayatta hem de şâhidler dikileceği gün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elbette biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.

– Diyanet İşleri

يَوۡمَ لَا يَنفَعُ ٱلظَّٰلِمِينَ مَعۡذِرَتُهُمۡۖ وَلَهُمُ ٱللَّعۡنَةُ وَلَهُمۡ سُوٓءُ ٱلدَّارِ ٥٢

O gün ki zâlimlere özür dilemeleri fâide vermez, onlara lânet vardır ve onlara yurdun kötüsü vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez, lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.

– Seyyid Kutub

O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡهُدَىٰ وَأَوۡرَثۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ٱلۡكِتَٰبَ ٥٣

Şânım hakkı için Biz Mûsâ’ya o hidâyeti verdik ve Benî İsrâil’e o kitabı miras kıldık

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun! Biz Musa'ya hidayet verdik ve İsrailoğullarına o Kitab'ı miras kıldık.

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz Mûsâ'ya hidayet verdik. İsrailoğulları'na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat'ı) miras bıraktık.

– Diyanet İşleri

هُدٗى وَذِكۡرَىٰ لِأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ ٥٤

ki akl-ı selîm sâhiplerine bir irşad ve bir ihtar olmak için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberidir.

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz Mûsâ'ya hidayet verdik. İsrailoğulları'na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat'ı) miras bıraktık.

– Diyanet İşleri

فَٱصۡبِرۡ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ وَٱسۡتَغۡفِرۡ لِذَنۢبِكَ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ بِٱلۡعَشِيِّ وَٱلۡإِبۡكَٰرِ ٥٥

O hâlde sabret, çünkü Allah’ın vaadi haktır; hem günahına istiğfar ve akşam sabah Rabbine hamdiyle tesbih et.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Muhammed! Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile. Rabbini akşam sabah överek tesbih et.

– Seyyid Kutub

Ey Muhammed! Sabret. Allah'ın va'di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ederek tespih et.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu