بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَرَجَعُوٓاْ إِلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ فَقَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ أَنتُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ ٦٤
Bunun üzerine kendi nefislerine döndüler de dediler ki: «Siz şüphe yok ki, zalimlersiniz.»
ثُمَّ نُكِسُواْ عَلَىٰ رُءُوسِهِمۡ لَقَدۡ عَلِمۡتَ مَا هَٰٓؤُلَآءِ يَنطِقُونَ ٦٥
Sonra da başları üzerine döndürüldüler de (dediler ki:) «Muhakkak sen bilmişsindir ki, onlar söz söyler değildirler.»
قَالَ أَفَتَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا يَضُرُّكُمۡ ٦٦
Dedi ki: «O halde Allah'tan başka size hiçbir şey ile faide veremiyecek ve zarar da veremiyecek bir şeye ibadet eder misiniz?»
أُفّٖ لَّكُمۡ وَلِمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ ٦٧
«Yuf size! Ve Allah'tan başka tapar olduğunuza! Siz hiç âkılâne düşünmeyecek misiniz?»
قَالُواْ حَرِّقُوهُ وَٱنصُرُوٓاْ ءَالِهَتَكُمۡ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ ٦٨
Dediler ki: «O'nu yakınız ve ilâhlarınıza yardım ediniz. Eğer yapacak kimseler iseniz.»
قُلۡنَا يَٰنَارُ كُونِي بَرۡدٗا وَسَلَٰمًا عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ ٦٩
Dedik ki: «Ey Ateş! İbrahim üzerine serin ve selâmet ol.»
وَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيۡدٗا فَجَعَلۡنَٰهُمُ ٱلۡأَخۡسَرِينَ ٧٠
Ve O'na bir hud'ada bulunmak istediler. Biz de onları ziyâde hüsrâna uğramış kimseler kıldık.
وَنَجَّيۡنَٰهُ وَلُوطًا إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا لِلۡعَٰلَمِينَ ٧١
(71-72) Ve O'nu ve Lût'u kurtarıp bir yere kavuşturduk ki, o yerde âlemler için bereketler vardır. Ve O'na İshak'ı ve fazla olarak da Yakub'u ihsan ettik ve hepsini de sâlihler kıldık.
وَوَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ نَافِلَةٗۖ وَكُلّٗا جَعَلۡنَا صَٰلِحِينَ ٧٢
(71-72) Ve O'nu ve Lût'u kurtarıp bir yere kavuşturduk ki, o yerde âlemler için bereketler vardır. Ve O'na İshak'ı ve fazla olarak da Yakub'u ihsan ettik ve hepsini de sâlihler kıldık.
وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَئِمَّةٗ يَهۡدُونَ بِأَمۡرِنَا وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِمۡ فِعۡلَ ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَإِقَامَ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءَ ٱلزَّكَوٰةِۖ وَكَانُواْ لَنَا عَٰبِدِينَ ٧٣
Ve onları imamlar kıldık ki, Bizim emrimizle rehber-i hidâyette bulunurlar ve onlara hayırlı işleri yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik ve Bize ibadet edenler oldular.
وَلُوطًا ءَاتَيۡنَٰهُ حُكۡمٗا وَعِلۡمٗا وَنَجَّيۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡقَرۡيَةِ ٱلَّتِي كَانَت تَّعۡمَلُ ٱلۡخَبَٰٓئِثَۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمَ سَوۡءٖ فَٰسِقِينَ ٧٤
Ve Lût'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu habîsane hareketlerde bulunan bir memleketten kurtardık ki; onlar hakikaten fâsıklar olan bir fena kavim idiler.