090 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَيَحۡسَبُ أَن لَّمۡ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ٧

Zanneder mi ki onu hiçbir kimse görmemiş.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَلَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ عَيۡنَيۡنِ ٨

(8-9) Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلِسَانٗا وَشَفَتَيۡنِ ٩

(8-9) Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠

(10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ ١١

(10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ ١٢

(10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَكُّ رَقَبَةٍ ١٣

(O) Bir köle azad etmektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤

Yahut bir kıtlık gününde yemek yedirmektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ ١٥

(15-16) Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ ١٦

(15-16) Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ ١٧

(17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu