بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤
Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek
Yahut açlık gününde doyurmaktır.
Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ ١٥
yakınlığı olan bir yetime
Akraba olan yetimi,
Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ ١٦
veya toprak döşenen bir miskine.
Hiçbir şeyi olmayan yoksulu,
Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ ١٧
Sonra olamadı o iman edip de sabra vasiyetleşen ve merhamete vasiyetleşenlerden.
Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.
Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.
أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ١٨
Ki onlardır işte meymenet sâhibleri (ashâb-ı meymene).
İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.
Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِنَا هُمۡ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ١٩
Âyetlerimize küfredenler ise onlardır işte şeâmet sâhibleri (ashâb-ı meş’eme).
Ayetlerimizi inkar edenler. İşte onlar amel defterleri soldan verilenlerdir.
Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.
عَلَيۡهِمۡ نَارٞ مُّؤۡصَدَةُۢ ٢٠
Üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacak.
Onlar her yönden ateşe kapatılacaklardır.
Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.