090 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠

İki de tepe gösterdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ona eğri ve doğru iki yol göstermedik mi?

– Seyyid Kutub

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ ١١

Fakat o göğüs veremedi o akabeye (sarp yokuşa).

– Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat o zor geçidi aşmaya girişmedi.

– Seyyid Kutub

Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ ١٢

Bildin mi o sarp yokuş ne?

– Elmalılı Hamdi Yazır

O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?

– Seyyid Kutub

Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

– Diyanet İşleri

فَكُّ رَقَبَةٍ ١٣

Fekk-i rakabe (esir bir boyun kurtarmak).

– Elmalılı Hamdi Yazır

O geçit bir köle ve esir azad etmektir.

– Seyyid Kutub

O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir.

– Diyanet İşleri

أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤

Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut açlık gününde doyurmaktır.

– Seyyid Kutub

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ ١٥

yakınlığı olan bir yetime

– Elmalılı Hamdi Yazır

Akraba olan yetimi,

– Seyyid Kutub

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ ١٦

veya toprak döşenen bir miskine.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hiçbir şeyi olmayan yoksulu,

– Seyyid Kutub

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ ١٧

Sonra olamadı o iman edip de sabra vasiyetleşen ve merhamete vasiyetleşenlerden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.

– Seyyid Kutub

Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

– Diyanet İşleri

أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ١٨

Ki onlardır işte meymenet sâhibleri (ashâb-ı meymene).

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.

– Seyyid Kutub

Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

– Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِنَا هُمۡ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ١٩

Âyetlerimize küfredenler ise onlardır işte şeâmet sâhibleri (ashâb-ı meş’eme).

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimizi inkar edenler. İşte onlar amel defterleri soldan verilenlerdir.

– Seyyid Kutub

Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.

– Diyanet İşleri

عَلَيۡهِمۡ نَارٞ مُّؤۡصَدَةُۢ ٢٠

Üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar her yönden ateşe kapatılacaklardır.

– Seyyid Kutub

Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu