002 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تُبۡطِلُواْ صَدَقَٰتِكُم بِٱلۡمَنِّ وَٱلۡأَذَىٰ كَٱلَّذِي يُنفِقُ مَالَهُۥ رِئَآءَ ٱلنَّاسِ وَلَا يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِۖ فَمَثَلُهُۥ كَمَثَلِ صَفۡوَانٍ عَلَيۡهِ تُرَابٞ فَأَصَابَهُۥ وَابِلٞ فَتَرَكَهُۥ صَلۡدٗاۖ لَّا يَقۡدِرُونَ عَلَىٰ شَيۡءٖ مِّمَّا كَسَبُواْۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ ٢٦٤

Ey imân etmiş olanlar! Sadakalarınızı minnetle, incitmekle iptal etmeyiniz. O kimse gibi ki, malını nâsa gösteriş için infak eder de Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe inanmış bulunmaz. Artık o kimsenin meseli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kaypak taşın hali gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isabet ederek onu dümdüz bir halde bırakmış olur. Onlar kazanmış olduklarından bir şeye kâdir olamazlar. Ve Allah Teâlâ kâfirler gürûhuna hidâyet etmez.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَثَلُ ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمۡوَٰلَهُمُ ٱبۡتِغَآءَ مَرۡضَاتِ ٱللَّهِ وَتَثۡبِيتٗا مِّنۡ أَنفُسِهِمۡ كَمَثَلِ جَنَّةِۭ بِرَبۡوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٞ فَـَٔاتَتۡ أُكُلَهَا ضِعۡفَيۡنِ فَإِن لَّمۡ يُصِبۡهَا وَابِلٞ فَطَلّٞۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٌ ٢٦٥

Ve mallarını rızayı ilâhiyi taleb ve nefislerini tesbit için infakta bulunanların meseli ise bir bahçenin meseli gibidir ki, ona çokça yağmur yağar da meyvelerini iki kat olarak yetiştirir. Ona çokça yağmur değil de çiy isabet etse (yine kifâyet eder). Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeyleri görücüdür.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَيَوَدُّ أَحَدُكُمۡ أَن تَكُونَ لَهُۥ جَنَّةٞ مِّن نَّخِيلٖ وَأَعۡنَابٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ لَهُۥ فِيهَا مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ وَأَصَابَهُ ٱلۡكِبَرُ وَلَهُۥ ذُرِّيَّةٞ ضُعَفَآءُ فَأَصَابَهَآ إِعۡصَارٞ فِيهِ نَارٞ فَٱحۡتَرَقَتۡۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّكُمۡ تَتَفَكَّرُونَ ٢٦٦

Biriniz arzu eder mi ki, onun hurma ve üzüm ağaçlarını hâvi ve bunların altından ırmakları cari olan bir bahçesi bulunsun ve onun için o bahçede her türlü meyveleri olsun, fakat kendisine ihtiyarlık çöksün, kendisinin zayıf yavrucukları da bulunuversin de o bahçeyi, içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıversin? İşte Allah Teâlâ âyetlerini sizlere böylece beyan buyuruyor. Tâ ki tefekkür edesiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا كَسَبۡتُمۡ وَمِمَّآ أَخۡرَجۡنَا لَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِۖ وَلَا تَيَمَّمُواْ ٱلۡخَبِيثَ مِنۡهُ تُنفِقُونَ وَلَسۡتُم بِـَٔاخِذِيهِ إِلَّآ أَن تُغۡمِضُواْ فِيهِۚ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ ٢٦٧

Ey imân edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkarmış olduğumuz şeylerin temizlerinden infak ediniz. Ve öyle kötüsünü vermek kastinde bulunmayınız ki, siz ondan infak edersiniz de kendiniz ise onun hakkında göz yummadıkça alıcısı olmazsınız. Ve biliniz ki, şüphe yok Allah Teâlâ ganîdir, hamîddir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱلشَّيۡطَٰنُ يَعِدُكُمُ ٱلۡفَقۡرَ وَيَأۡمُرُكُم بِٱلۡفَحۡشَآءِۖ وَٱللَّهُ يَعِدُكُم مَّغۡفِرَةٗ مِّنۡهُ وَفَضۡلٗاۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٞ ٢٦٨

Şeytan, sizi fakirlik ile korkutur ve sizlere çirkin şeyler ile emreder. Allah Teâlâ ise size taraf-ı ilâhisinden bir mağfiret, bir fazl vaad buyurur. Ve Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يُؤۡتِي ٱلۡحِكۡمَةَ مَن يَشَآءُۚ وَمَن يُؤۡتَ ٱلۡحِكۡمَةَ فَقَدۡ أُوتِيَ خَيۡرٗا كَثِيرٗاۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّآ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ ٢٦٩

Dilediğine hikmet verir. Kendisine hikmet verilmiş olan bir kimse ise, muhakkak ona birçok hayır verilmiş olur. Ve bunu ancak halis akıl sahipleri tefekkür eder.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَآ أَنفَقۡتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوۡ نَذَرۡتُم مِّن نَّذۡرٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُهُۥۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنۡ أَنصَارٍ ٢٧٠

Ve nafakadan her ne sarfederseniz veya adaktan her ne adar iseniz şüphe yok ki, Allah Teâlâ onu bilir. Ve zalimler için yardımcılardan bir fert yoktur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِن تُبۡدُواْ ٱلصَّدَقَٰتِ فَنِعِمَّا هِيَۖ وَإِن تُخۡفُوهَا وَتُؤۡتُوهَا ٱلۡفُقَرَآءَ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۚ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّـَٔاتِكُمۡۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَبِيرٞ ٢٧١

Eğer sadakaları açıkça yaparsanız o ne iyidir. Ve eğer onları gizlerseniz, ve fakirlere (öylece) verirseniz o sizin için daha hayırlıdır ve sizin günahlarınızdan bir kısmını örter. Ve Allah Teâlâ yaptıklarınızdan haberdardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

۞ لَّيۡسَ عَلَيۡكَ هُدَىٰهُمۡ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَهۡدِي مَن يَشَآءُۗ وَمَا تُنفِقُواْ مِنۡ خَيۡرٖ فَلِأَنفُسِكُمۡۚ وَمَا تُنفِقُونَ إِلَّا ٱبۡتِغَآءَ وَجۡهِ ٱللَّهِۚ وَمَا تُنفِقُواْ مِنۡ خَيۡرٖ يُوَفَّ إِلَيۡكُمۡ وَأَنتُمۡ لَا تُظۡلَمُونَ ٢٧٢

Onları hidâyete erdirmek senin üzerine (bir vecibe) değildir. Velâkin Allah Teâlâ dilediğine hidâyet nâsip buyurur. Ve hayırdan her neyi infak ederseniz kendi nefsiniz için etmiş olursunuz. Ve siz ancak Allah Teâlâ'nın rızası için infakta bulunursunuz. Ve hayırdan her ne infak ederseniz size karşılığı ödenir ve siz zulme uğratılmayacaksınız.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لِلۡفُقَرَآءِ ٱلَّذِينَ أُحۡصِرُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ لَا يَسۡتَطِيعُونَ ضَرۡبٗا فِي ٱلۡأَرۡضِ يَحۡسَبُهُمُ ٱلۡجَاهِلُ أَغۡنِيَآءَ مِنَ ٱلتَّعَفُّفِ تَعۡرِفُهُم بِسِيمَٰهُمۡ لَا يَسۡـَٔلُونَ ٱلنَّاسَ إِلۡحَافٗاۗ وَمَا تُنفِقُواْ مِنۡ خَيۡرٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٌ ٢٧٣

O fakirlere ki, Allah yolunda kapanmış kalmışlardır. Yeryüzünde dolaşmaya kâdir olamazlar. Onları bilmeyen, istemekten çekindikleri için onları zengin kimseler sanarlar. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar nâstan ilkah ile bir şey istemezler ve siz hayırdan her ne infak ederseniz, şüphe yok ki Allah Teâlâ onu tamamen bilir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمۡوَٰلَهُم بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ سِرّٗا وَعَلَانِيَةٗ فَلَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ وَلَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ ٢٧٤

Onlar ki, mallarını gece ve gündüz, gizli ve âşikâre olarak infak ederler, artık onlar için Rableri nezdinde mükâfaatları vardır. Ve onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu