002 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱدۡخُلُواْ فِي ٱلسِّلۡمِ كَآفَّةٗ وَلَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيۡطَٰنِۚ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ ٢٠٨

Ey imân edenler! Kâffeten müsalemete giriniz. Ve şeytanın adımlarına uymayınız. Şüphe yok ki o sizin için bir apaçık düşmandır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَإِن زَلَلۡتُم مِّنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡكُمُ ٱلۡبَيِّنَٰتُ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ٢٠٩

İmdi size bunca beyyineler geldikten sonra yine kayarsanız, artık biliniz ki, Allah Teâlâ şüphesiz azîzdir, hakîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن يَأۡتِيَهُمُ ٱللَّهُ فِي ظُلَلٖ مِّنَ ٱلۡغَمَامِ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَقُضِيَ ٱلۡأَمۡرُۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ ٢١٠

Onlar ancak beyaz buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerin kendilerine gelmelerine intizarda bulunurlar. Halbuki, emir tamam olmuştur. Ve bütün işler Allah Teâlâ'ya döndürülecektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

سَلۡ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ كَمۡ ءَاتَيۡنَٰهُم مِّنۡ ءَايَةِۭ بَيِّنَةٖۗ وَمَن يُبَدِّلۡ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡهُ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ ٢١١

Benî İsrail'e sor, Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Ve her kim Allah'ın nîmetini kendisine geldikten sonra tebdîl ederse artık şüphe yok ki Allah Şedîdü'l-İkab'tır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَا وَيَسۡخَرُونَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۘ وَٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ فَوۡقَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ وَٱللَّهُ يَرۡزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٖ ٢١٢

Kâfir olanlar için dünya hayatı bezetilmiştir. Ve onlar imân edenler ile eğlenirler. Halbuki bu muttakîler Kıyamet gününde onların fevkindedirler. Ve Allah Teâlâ dilediğini hesapsız olarak merzûk kılar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَانَ ٱلنَّاسُ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ فَبَعَثَ ٱللَّهُ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ لِيَحۡكُمَ بَيۡنَ ٱلنَّاسِ فِيمَا ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِۚ وَمَا ٱخۡتَلَفَ فِيهِ إِلَّا ٱلَّذِينَ أُوتُوهُ مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡهُمُ ٱلۡبَيِّنَٰتُ بَغۡيَۢا بَيۡنَهُمۡۖ فَهَدَى ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لِمَا ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِ مِنَ ٱلۡحَقِّ بِإِذۡنِهِۦۗ وَٱللَّهُ يَهۡدِي مَن يَشَآءُ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٍ ٢١٣

Nâs bir tek ümmet idi. Allah Teâlâ müjdeleyici ve korkutucu olan peygamberler gönderdi. Ve onlar ile beraber hakka müteallik kitap indirdi ki nâs arasında ihtilâf ettikleri hususa hükmetsin. Halbuki, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarında olan ihtirastan dolayı dinde ihtilâfa düşenler o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. İmdi Allah Teâlâ imân edenleri ihtilâfa düştükleri hakka kendi irâde-i ilâhiyyesiyle ulaştırır. Ve Allah Teâlâ dilediğini doğru yola hidâyet eder.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ حَسِبۡتُمۡ أَن تَدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ وَلَمَّا يَأۡتِكُم مَّثَلُ ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلِكُمۖ مَّسَّتۡهُمُ ٱلۡبَأۡسَآءُ وَٱلضَّرَّآءُ وَزُلۡزِلُواْ حَتَّىٰ يَقُولَ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ مَتَىٰ نَصۡرُ ٱللَّهِۗ أَلَآ إِنَّ نَصۡرَ ٱللَّهِ قَرِيبٞ ٢١٤

Yoksa cennete gireceğinizi mi zannettiniz, sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O'nunla beraber imân edenler, «Allah'ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah'ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَسۡـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَۖ قُلۡ مَآ أَنفَقۡتُم مِّنۡ خَيۡرٖ فَلِلۡوَٰلِدَيۡنِ وَٱلۡأَقۡرَبِينَ وَٱلۡيَتَٰمَىٰ وَٱلۡمَسَٰكِينِ وَٱبۡنِ ٱلسَّبِيلِۗ وَمَا تَفۡعَلُواْ مِنۡ خَيۡرٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٞ ٢١٥

«Ne infak edelim?» diye senden soruyorlar. De ki: «Maldan ne infak ederseniz anababa ile en yakınlar, yetimler, yoksullar, yolcular içindir. Ve hayırdan her ne yaparsanız şüphe yok ki, Allah Teâlâ onu hakkıyla bilir.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

كُتِبَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡقِتَالُ وَهُوَ كُرۡهٞ لَّكُمۡۖ وَعَسَىٰٓ أَن تَكۡرَهُواْ شَيۡـٔٗا وَهُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۖ وَعَسَىٰٓ أَن تُحِبُّواْ شَيۡـٔٗا وَهُوَ شَرّٞ لَّكُمۡۚ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ ٢١٦

Cihad, hoşunuza gitmediği halde üzerinize farz kılındı. Bazan bir şeyi kerih görürsünüz. Halbuki o şey sizin için bir hayırdır. Ve bazan da bir şeyi seversiniz, halbuki o şey sizin için bir şerdir. Ve Allah Teâlâ bilir, sizler ise bilmezsiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلشَّهۡرِ ٱلۡحَرَامِ قِتَالٖ فِيهِۖ قُلۡ قِتَالٞ فِيهِ كَبِيرٞۚ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَكُفۡرُۢ بِهِۦ وَٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ وَإِخۡرَاجُ أَهۡلِهِۦ مِنۡهُ أَكۡبَرُ عِندَ ٱللَّهِۚ وَٱلۡفِتۡنَةُ أَكۡبَرُ مِنَ ٱلۡقَتۡلِۗ وَلَا يَزَالُونَ يُقَٰتِلُونَكُمۡ حَتَّىٰ يَرُدُّوكُمۡ عَن دِينِكُمۡ إِنِ ٱسۡتَطَٰعُواْۚ وَمَن يَرۡتَدِدۡ مِنكُمۡ عَن دِينِهِۦ فَيَمُتۡ وَهُوَ كَافِرٞ فَأُوْلَٰٓئِكَ حَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ٢١٧

Sana Şehr-i Haram'ı, o ayda yapılan kıtali soruyorlar. De ki: «O ayda kıtal büyük bir günahtır. Fakat nâsı Allah'ın yolundan men etmek ve onu inkar eylemek, Mescid-i Haram'dan mende bulunmak ve onun ehlini oradan çıkarmak Allah yanında daha büyük (bir cinayettir). Ve fitne ise katilden daha büyüktür.» Onlar muktedir olabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaştan geri durmazlar. Sizden ise her kim dininden dönüp de kâfir olarak ölürse artık onların bütün amelleri dünyada da, ahirette de sükut etmiş olur. Ve onlar artık cehennem ehlidirler. Onlar orada ebedîyyen kalacaklardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ أُوْلَٰٓئِكَ يَرۡجُونَ رَحۡمَتَ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٢١٨

Şüphe yok ki imân edenler ve hicret edip de Allah yolunda mücâhedede bulunanlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah Teâlâ da gafûrdur, rahîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu