بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

بَلَىٰٓۚ إِن تَصۡبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأۡتُوكُم مِّن فَوۡرِهِمۡ هَٰذَا يُمۡدِدۡكُمۡ رَبُّكُم بِخَمۡسَةِ ءَالَٰفٖ مِّنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ مُسَوِّمِينَ ١٢٥

Evet, eğer siz sabrederseniz ve Peygambere itaatsizlikten sakınırsanız, onlar da hemen üzerinize gelecek olurlarsa, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle (düşmana karşı) yardım edecektir.

– Ali Fikri Yavuz

وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشۡرَىٰ لَكُمۡ وَلِتَطۡمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِۦۗ وَمَا ٱلنَّصۡرُ إِلَّا مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ ١٢٦

Bu yardımı Allah size, sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’dandır.

– Ali Fikri Yavuz

لِيَقۡطَعَ طَرَفٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَوۡ يَكۡبِتَهُمۡ فَيَنقَلِبُواْ خَآئِبِينَ ١٢٧

Böylece Allah, o kâfir olanlardan bir kolu kessin veya perişan etsin de, geri kalanlar keder ve ziyan içinde dönüp gitmiş olsunlar.

– Ali Fikri Yavuz

لَيۡسَ لَكَ مِنَ ٱلۡأَمۡرِ شَيۡءٌ أَوۡ يَتُوبَ عَلَيۡهِمۡ أَوۡ يُعَذِّبَهُمۡ فَإِنَّهُمۡ ظَٰلِمُونَ ١٢٨

Senin elinde (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok. Allahı, ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları zâlim bulundukları için azâblandırır.

– Ali Fikri Yavuz

وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ يَغۡفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ١٢٩

Göklerde ve yerde olan şeylerin hepsi Allah’ındır. Kullarından dilediğini bağışlar ve dilediğine azâp eder. Allah Tealâ çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir.

– Ali Fikri Yavuz

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَأۡكُلُواْ ٱلرِّبَوٰٓاْ أَضۡعَٰفٗا مُّضَٰعَفَةٗۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ ١٣٠

Ey iman edenler! Fâizi kat kat yemeyin.(1) Allah’dan korkun ki, ahiret azâbından kurtulasınız.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱتَّقُواْ ٱلنَّارَ ٱلَّتِيٓ أُعِدَّتۡ لِلۡكَٰفِرِينَ ١٣١

Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun.

– Ali Fikri Yavuz

وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ ١٣٢

Allah’a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz. (1) Bu âyet-i kerimede kat kat fâiz yemenin haram olduğu beyan buyurulmakla, kat kat olmıyan cüz’i bir fâizin yenebileceği mânası anlaşılmamalıdır. Zira, bu âyet-i kerimeden sonra nâzil olan Bakara Sûresinin (275.) âyet-i kerimesiyle mutlak olarak, fâizin azı ve çoğu haram kılınmıştır.

– Ali Fikri Yavuz

۞ وَسَارِعُوٓاْ إِلَىٰ مَغۡفِرَةٖ مِّن رَّبِّكُمۡ وَجَنَّةٍ عَرۡضُهَا ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ أُعِدَّتۡ لِلۡمُتَّقِينَ ١٣٣

Rabbinizin mağfiretine ve eni, göklerle yer kadar olan cennete koşuşun; o cennet takvâ sahipleri için hazırlanmıştır.

– Ali Fikri Yavuz

ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي ٱلسَّرَّآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَٱلۡكَٰظِمِينَ ٱلۡغَيۡظَ وَٱلۡعَافِينَ عَنِ ٱلنَّاسِۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١٣٤

(O takva sahipleri) Bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَٰحِشَةً أَوۡ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ ذَكَرُواْ ٱللَّهَ فَٱسۡتَغۡفَرُواْ لِذُنُوبِهِمۡ وَمَن يَغۡفِرُ ٱلذُّنُوبَ إِلَّا ٱللَّهُ وَلَمۡ يُصِرُّواْ عَلَىٰ مَا فَعَلُواْ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ ١٣٥

Ve bir günâh işledikleri veya nefislerine zulüm ettikleri zaman Allah’ı anarak hemen günahlarının bağışlanmasını istiyenler, (ki günahları Allah’dan başka kim bağışlayabilir?) hem de yaptıkları günaha bile bile ısrar etmemiş olanlar (var ya);

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00