بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ضُرِبَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلذِّلَّةُ أَيۡنَ مَا ثُقِفُوٓاْ إِلَّا بِحَبۡلٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَحَبۡلٖ مِّنَ ٱلنَّاسِ وَبَآءُو بِغَضَبٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَضُرِبَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلۡمَسۡكَنَةُۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ كَانُواْ يَكۡفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَيَقۡتُلُونَ ٱلۡأَنۢبِيَآءَ بِغَيۡرِ حَقّٖۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَواْ وَّكَانُواْ يَعۡتَدُونَ ١١٢

Onlar (Yahudî’ler) nerede bulunurlarsa boyunlarına zillet ve horluk takılmıştır. Meğer ki cizye vermek sureti ile Allah’ın ve müminlerin barış ve emniyeti altına girmiş olsunlar. Onlar dönüp Allah’ın gazâbına uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi şu: Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, peygamberleri haksız yere öldürmüşlerdi; çünkü onlar, isyan etmişler ve aşırı gitmişlerdi.

– Ali Fikri Yavuz

۞ لَيۡسُواْ سَوَآءٗۗ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ أُمَّةٞ قَآئِمَةٞ يَتۡلُونَ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ ءَانَآءَ ٱلَّيۡلِ وَهُمۡ يَسۡجُدُونَ ١١٣

Ehl-i kitabın hepsi eşit değildir. Onlardan dosdoğru İslâm dini üzere bulunan bir ümmet vardır ki, gece vakitleri Allah’ın âyetlerini okurlar ve onlar secdeye kapanırlar, namaz kılarlar.

– Ali Fikri Yavuz

يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَيَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَيُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ١١٤

Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler ve kötülükten vaz geçirirler, hayır işlerinde de yarışırlar. İşte bu özellikleri taşıyanlar Allah katında salihlerdendir.

– Ali Fikri Yavuz

وَمَا يَفۡعَلُواْ مِنۡ خَيۡرٖ فَلَن يُكۡفَرُوهُۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِٱلۡمُتَّقِينَ ١١٥

Onlar hayra dâir ne işlerse onun mükâfatından asla mahrum edilmiyeceklerdir. Allah, takvâ sahiplerini çok iyi bilendir.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغۡنِيَ عَنۡهُمۡ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيۡـٔٗاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ١١٦

Kâfir olanlar (var ya!) onların ne malları, ne evlâdları kendilerini Allah’ın azâbından asla kurtaracak değildir. Onlar cehennemliktir ve orada ebedî olarak kalıcıdırlar.

– Ali Fikri Yavuz

مَثَلُ مَا يُنفِقُونَ فِي هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا كَمَثَلِ رِيحٖ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتۡ حَرۡثَ قَوۡمٖ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَأَهۡلَكَتۡهُۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِنۡ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ ١١٧

Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler.

– Ali Fikri Yavuz

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُواْ بِطَانَةٗ مِّن دُونِكُمۡ لَا يَأۡلُونَكُمۡ خَبَالٗا وَدُّواْ مَا عَنِتُّمۡ قَدۡ بَدَتِ ٱلۡبَغۡضَآءُ مِنۡ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَمَا تُخۡفِي صُدُورُهُمۡ أَكۡبَرُۚ قَدۡ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ ١١٨

Ey müminler! Din kardeşlerinizden başkasını (kâfir ve münafıkları) dost edinmeyin: Onlar size fenalık yapmakta, fesad çıkarmakta kusur etmezler ve sıkıntaya girmenizi arzu ederler. Onların size karşı olan kin ve düşmanlıkları ağızlarından meydana dökülmüştür. Kalblerinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Onların düşmanlıklarına dâir âyetleri açıkladık, eğer düşünür ve anlarsanız...

– Ali Fikri Yavuz

هَٰٓأَنتُمۡ أُوْلَآءِ تُحِبُّونَهُمۡ وَلَا يُحِبُّونَكُمۡ وَتُؤۡمِنُونَ بِٱلۡكِتَٰبِ كُلِّهِۦ وَإِذَا لَقُوكُمۡ قَالُوٓاْ ءَامَنَّا وَإِذَا خَلَوۡاْ عَضُّواْ عَلَيۡكُمُ ٱلۡأَنَامِلَ مِنَ ٱلۡغَيۡظِۚ قُلۡ مُوتُواْ بِغَيۡظِكُمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ١١٩

İşte siz (müminler) o kimselersiniz ki, kâfirleri seversiniz. Halbuki onlar sizi sevmezler. Siz kitapların hepsine iman edersiniz. Onlar ise ancak sizinle karşılaştıkları zaman “İman ettik” derler. Tenhada başbaşa kaldıkları vakit ise, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uclarını ısırırlar. Rasûlüm, de ki: “- Kininizle ölün, mahvolun”. Gerçekten Allah kalblerin kin ve hasedlerini tamamıyla bilicidir.

– Ali Fikri Yavuz

إِن تَمۡسَسۡكُمۡ حَسَنَةٞ تَسُؤۡهُمۡ وَإِن تُصِبۡكُمۡ سَيِّئَةٞ يَفۡرَحُواْ بِهَاۖ وَإِن تَصۡبِرُواْ وَتَتَّقُواْ لَا يَضُرُّكُمۡ كَيۡدُهُمۡ شَيۡـًٔاۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعۡمَلُونَ مُحِيطٞ ١٢٠

Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır.

– Ali Fikri Yavuz

وَإِذۡ غَدَوۡتَ مِنۡ أَهۡلِكَ تُبَوِّئُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ مَقَٰعِدَ لِلۡقِتَالِۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ١٢١

(Ey Rasûlüm), bir vakit erkenden Medîne’deki ailenden çıkmış, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştiriyordun. Allah, sözlerinizi işitir ve niyyetlerinizi bilir.

– Ali Fikri Yavuz

إِذۡ هَمَّت طَّآئِفَتَانِ مِنكُمۡ أَن تَفۡشَلَا وَٱللَّهُ وَلِيُّهُمَاۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ١٢٢

O zaman (Uhud savaşında ordunun sağ ve sol kanadını teşkil eden Seleme Oğulları ile Harise Oğullarından ibaret) içinizden iki birlik savaş korkusundan (münafık Ubeyy’in kaçışına bakarak) geri dönmeğe niyyetlenmişti. Halbuki onların yardımcısı Allah idi. Müminler yalnız Allah’a güvenip dayanmalıdır.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00