بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

مَّا كَانَ عَلَى ٱلنَّبِيِّ مِنۡ حَرَجٖ فِيمَا فَرَضَ ٱللَّهُ لَهُۥۖ سُنَّةَ ٱللَّهِ فِي ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلُۚ وَكَانَ أَمۡرُ ٱللَّهِ قَدَرٗا مَّقۡدُورًا ٣٨

Allah’ın Peygamber için taksim ve takdir ettiği şeyde (Zeyneb’i kendisine halâl kılmakta) Peygambere hiç bir vebal yoktur. Bundan önce geçen peygamberler hakkında da Allah’ın sünneti (kanunu) böyledir (Allah’ın peygamberlere mubah kıldığı şeyde, peygamberlere hiç bir vebal olamaz.) Allah’ın emri gerçekleşmiş bir hüküm bulunuyor.

– Ali Fikri Yavuz

ٱلَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَٰلَٰتِ ٱللَّهِ وَيَخۡشَوۡنَهُۥ وَلَا يَخۡشَوۡنَ أَحَدًا إِلَّا ٱللَّهَۗ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ حَسِيبٗا ٣٩

O peygamber, Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’dan başka kimseden korkmazlardı. Allah, hesap görücü olarak kâfidir.

– Ali Fikri Yavuz

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَآ أَحَدٖ مِّن رِّجَالِكُمۡ وَلَٰكِن رَّسُولَ ٱللَّهِ وَخَاتَمَ ٱلنَّبِيِّـۧنَۗ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٗا ٤٠

Muhammed (Aleyhisselâtü vesselâm, sizden olma Zeyd gibi) erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; fakat O, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.

– Ali Fikri Yavuz

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ ذِكۡرٗا كَثِيرٗا ٤١

Ey iman edenler! Allah’ı (dilinizle ve kalbinizle türlü tesbihler yaparak) çok zikredin.

– Ali Fikri Yavuz

وَسَبِّحُوهُ بُكۡرَةٗ وَأَصِيلًا ٤٢

O’nu sabah ve akşam tesbih edin, yüceltin.

– Ali Fikri Yavuz

هُوَ ٱلَّذِي يُصَلِّي عَلَيۡكُمۡ وَمَلَٰٓئِكَتُهُۥ لِيُخۡرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِۚ وَكَانَ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ رَحِيمٗا ٤٣

Sizi karanlıklardan (küfür yollarından) aydınlığa (imana) çıkarmak için sizin üzerinize melekleri ile rahmet eden O’dur. O, müminlere çok merhametlidir.

– Ali Fikri Yavuz

تَحِيَّتُهُمۡ يَوۡمَ يَلۡقَوۡنَهُۥ سَلَٰمٞۚ وَأَعَدَّ لَهُمۡ أَجۡرٗا كَرِيمٗا ٤٤

Allah’a kavuşacakları gün, müminlere sağlık dileği, (her türlü kederden) selâmettir. Allah onlara (cennetde) güzel bir mükâfat hazırlamıştır.

– Ali Fikri Yavuz

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ إِنَّآ أَرۡسَلۡنَٰكَ شَٰهِدٗا وَمُبَشِّرٗا وَنَذِيرٗا ٤٥

Ey Peygamber! Seni (ümmetinden tasdik edip etmiyenler üzerine) bir şahid, (iman edenlere cenneti) bir müjdeleyici, (kâfirlere cehennemle) bir korkutucu gönderdik;

– Ali Fikri Yavuz

وَدَاعِيًا إِلَى ٱللَّهِ بِإِذۡنِهِۦ وَسِرَاجٗا مُّنِيرٗا ٤٦

Hem Allah’ın dinine ve O’na ibadete O’nun izniyle bir davetçi, hem de nur saçan bir kandil olarak...

– Ali Fikri Yavuz

وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ بِأَنَّ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ فَضۡلٗا كَبِيرٗا ٤٧

(Ey Rasûlüm) müminlere müjdele: Onlara gerçekten büyük bir mükâfat var.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَا تُطِعِ ٱلۡكَٰفِرِينَ وَٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَدَعۡ أَذَىٰهُمۡ وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلٗا ٤٨

Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. (Şimdilik) eziyetlerine mukabelede bulunma, sabret ve Allah’a tevekkül et. Allah vekil olarak kâfidir. (Bu âyet-i kerimenin hükmü, kıtal âyeti ile nesh edilmiştir).

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00