بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَفَٰكِهَةٗ وَأَبّٗا ٣١
meyveler, çayırlar, neler yetiştirmekteyiz
Meyveler ve çayırlar.
Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
مَّتَٰعٗا لَّكُمۡ وَلِأَنۡعَٰمِكُمۡ ٣٢
sizin ve davarlarınızın intifâ‘ı için.
Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ ٣٣
Amma geldiği vakit o Sâhha (o sayhasını dinletecek belâ)
Kulakları sağır edercesine yüksek o gürültü geldiği zaman.
bu meal diğer sayfada verilmiştir.
Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
يَوۡمَ يَفِرُّ ٱلۡمَرۡءُ مِنۡ أَخِيهِ ٣٤
o kaçacağı gün kişinin kardeşinden
İşte o gün kişi kaçar, kardeşinden,
وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ ٣٥
ve anasından babasından
Anasından, babasından,
Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ ٣٦
ve refîkasından ve oğullarından.
Eşinden ve oğullarından.
Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
لِكُلِّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ يَوۡمَئِذٖ شَأۡنٞ يُغۡنِيهِ ٣٧
Onlardan her kişinin bir şe’ni vardır o gün başından aşar.
O gün herkesin başından aşkın işi vardır.
Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ مُّسۡفِرَةٞ ٣٨
Yüzler vardır o gün ışılar
Bazı yüzler o gün parıl parıldır.
O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,
ضَاحِكَةٞ مُّسۡتَبۡشِرَةٞ ٣٩
güler sevinir.
Güleç ve sevinçli.
Gülerler, sevinirler.
وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذٍ عَلَيۡهَا غَبَرَةٞ ٤٠
Yüzler de vardır o gün üzerinde tortoz
Bazı yüzler o gün tozlanmış.
O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
تَرۡهَقُهَا قَتَرَةٌ ٤١
sarar onu bir kara.
Karanlıklar bürümüştür onları.
Onları bir siyahlık bürür.