Sûrenin Adı
Surenin adı ilk kelimesinden alınmıştır.
Nüzul Zamanı
Bu surenin de Zariyat Suresi'nin nazil olduğu Mekke döneminde nazil olduğu, konuların içinde geçen bilgilerin verdiği
ip uçlarından tahmin edilmektedir. Bu sureyi okurken, nazil olduğu günlerde Hz. Peygamber'e karşı koyuşlar, iftira ve
itirazların yapıldığı, fakat işkence ve eziyet çarkının bütün gücü ile henüz dönmeye başlamadığı kat'i olarak
hissedilmektedir.
Konu
İlk bölümün konusu ahirettir. Zariyat Suresi'nde, ahiretin mümkün olduğu ve mutlaka meydana geleceğine ve ahiretin
olmasının gerekliliğine deliller gösterilmişti... O bakımdan burada o deliller tekrarlanmamıştır. Fakat ahireti ispat
eden birkaç gerçeğe ve işaretlere yemin edilerek bütün açıklığıyla şöyle buyurulmuştur: Hiç tereddüt ve şüphe olmasın
ki, birgün kıyamet gözler önüne serilecek ve kimsede bu kopmayı önleme gücü olmayacaktır.Daha sonra da kıyamet kopunca
onu yalanlıyanların akıbetlerinin ne olacağı, ona inanıp takva yolunu seçenlerin Allah tarafından nasıl
mükafatlandırılacakları anlatılmaktadır. Bunu müteakip ikinci bölümde Hz. Peygamber'in (s.a) daveti karşısında Kureyş
liderlerinin hareket tarzları tenkid edilmekte, kınanmaktadır. Onlar Peygamberimiz'e bazan sihirbaz, bazan deli bazan
da şairdir diyerek halk tabakasını, getirdiği mesaja, yaptığı davete gönülden ilgi duymasınlar diye aleyhine
kışkırtıyorlardı.
Kureyş ileri gelenleri Peygamberimiz'in şahsını kendi haklarında ansızın gelmiş bir bela kabul ediyorlar ve açık açık
ona bir felâket gelse de peşimizi bıraksa diyorlardı. "Bu Kur'ân'ı kendisi düzenliyor da Allah'tan geldi diyerek bize
gösteriyor. Bu (hâşâ) bir hiledir, ve (hâşâ) bu kendisinin düzenlediği bir oyundur." diyerek Peygamber'e iftira
ediyorlardı. Onlar sürekli, "Allah'ın Peygamberliği buna mı kaldı?" diye alay ediyorlardı. Onlar, Hz. Peygamber'in
(s.a.) davet ve tebliğinden o kadar yılmışlardı ki, sanki peygamber onlardan birşey istemek için peşlerine takılmış da
onlar kendilerini kurtarmak için yüzlerini örterek dolaşan insanlar gibiydiler. Aralarında toplanarak, "O'na karşı ne
yapalım da, iddiasından vazgeçirelim, davetine son verelim" diye görüşüyorlardı.
Bütün bunları yaparken ne kadar ahmakça inançlar içinde olduklarını, o batıl inanışların karanlıklarından insanları
çıkarmak için Hz. Muhammed'in (s.a) tamamen fedakârane hayatını harcadığını düşünmüyorlar, anlamıyorlardı. Allah Teala
onların bu tutumunu tenkid ederken arasıra bazı sorular sormaktadır. Bunlardan herbir soru ya onların itirazına bir
cevaptır ya da onların beyinsizliklerinden birine işarettir. Daha sonra şöyle buyurulmuştur: Peygamberliğine inandırmak
için bu insanlara herhangi bir mucize göstermenin hiçbir faydası yoktur. Çünkü bunlar öyle iz'ansız, vicdansız
insanlardır ki, ne gösterilirse gösterilsin onun bir tevil yolunu bularak iman etmekten kaçınacaklardır. Bu bölümün baş
tarafında Hz. Peygamber'e: "Bu inatçıların ve karşı çıkanların baskılarına, itirazlarına kulak asmadan sürekli davet ve
tebliğini yürüt" emri verilmektedir.
Son kısımda da, Allah Teala'nın hükmü gelinceye kadar bu meşakkatlere karşı koyması pekiştirilerek zikredilmiş,
bununla beraber Allah'ın kendisini Hak düşmanlarının karşısında kimsesiz bırakmadığı, bilakis devamlı muhafazası
altında bulundurduğunu bildirerek teskin etmiştir.
"Allah'ın emrinin, hükmünün saati gelinceye kadar sen her şeye tahammül etmeye devam et ve Rabbine hamd ve tesbih
ederek böyle durumlarda Allah yolunda çalışanların ihtiyaç duyduğu kuvveti elde et" diye de tavsiyede bulunulmaktadır.
Kaynak: Mevdûdî - Tefhimu'l Kur'an