بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ﴿١٦

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit mı? biz mi ba'solunacakmışız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuzda mı, biz mi, diriltileceğiz?

— İbni Kesir

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”

— Diyanet İşleri

«Biz olub de bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, saahiden biz mi mutlakaa diriltilmiş olacağız»?.

— Hasan Basri Çantay

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

— Seyyid Kutub

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ﴿١٧

Evvelki atalarımız da mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Veya önceki babalarımız mı?

— İbni Kesir

“Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”

— Diyanet İşleri

«Evvelki atalarımız da mı?»

— Hasan Basri Çantay

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

— Seyyid Kutub

قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ ﴿١٨

De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak.

— İbni Kesir

De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”

— Diyanet İşleri

Sen de ki: «Evet (diriltileceksiniz). Hem siz (hepiniz) hor ve hakıyr olarak».

— Hasan Basri Çantay

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

— Seyyid Kutub

فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ ﴿١٩

Çünkü o bir zorlu kumandadan ibarettir derhal gözleri açılıverir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, sadece bir tek çığlıktır ki onların birden bire gözleri açılıverecektir.

— İbni Kesir

O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.

— Diyanet İşleri

İşte o, ancak birtek sayhadan ibâretdir ki onların birden bire gözleri açılıverecekdir.

— Hasan Basri Çantay

O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿٢٠

Eyvah bizlere derler bu o din günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür.

— İbni Kesir

Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”

— Diyanet İşleri

«Eyvah bize, derler, bu, ceza ve hesâb günüdür».

— Hasan Basri Çantay

«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢١

Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu, ayırdetme günüdür ki siz, onu yalanlamıştınız.

— İbni Kesir

Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.

— Diyanet İşleri

(Evet), bu, sizin tekzib eder olduğunuz ayırdetme günüdür.

— Hasan Basri Çantay

Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.

— Seyyid Kutub

ٱحْشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُواْ يَعْبُدُونَ ﴿٢٢

Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah’dan başka taptıkları şeyleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da;

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).

— Hasan Basri Çantay

Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını

— Seyyid Kutub

مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ ﴿٢٣

Toplayın da götürün onları sırata; cehennem köprüsüne doğru.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün.

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).

— Hasan Basri Çantay

Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.

— Seyyid Kutub

وَقِفُوهُمْۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ ﴿٢٤

Ve tevkif edin onları, çünkü sorguya çekilecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Durdurun onları. Çünkü onlar sorumludurlar.

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

«Onları habsedin. Çünkü onlar mes'uldürler».

— Hasan Basri Çantay

Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.

— Seyyid Kutub

مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ ﴿٢٥

Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?

— İbni Kesir

Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.

— Diyanet İşleri

«Size ne oldu? Birbirinize yardım etmiyorsunuz ya»!

— Hasan Basri Çantay

Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»

— Seyyid Kutub

بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ ﴿٢٦

Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; onlar bugün, teslim olmuşlardır.

— İbni Kesir

Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.

— Diyanet İşleri

Hayır, bugün onlar (zilletle) boyun eğmişlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR