بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ ١٥
Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, apaçık bir sihir.
Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüdür.
(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”
(Nitekim) «Bu, dediler, apaçık bir sihirden başkası değildir».
«Bu apaçık büyüdür» derler.
أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ١٦
Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit mı? biz mi ba'solunacakmışız?
Öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuzda mı, biz mi, diriltileceğiz?
“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”
«Biz olub de bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, saahiden biz mi mutlakaa diriltilmiş olacağız»?.
Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ١٧
Evvelki atalarımız da mı?
Veya önceki babalarımız mı?
“Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”
«Evvelki atalarımız da mı?»
Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?
قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ ١٨
De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak.
De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak.
De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”
Sen de ki: «Evet (diriltileceksiniz). Hem siz (hepiniz) hor ve hakıyr olarak».
De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»
فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ فَإِذَا هُمۡ يَنظُرُونَ ١٩
Çünkü o bir zorlu kumandadan ibarettir derhal gözleri açılıverir.
O, sadece bir tek çığlıktır ki onların birden bire gözleri açılıverecektir.
O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.
İşte o, ancak birtek sayhadan ibâretdir ki onların birden bire gözleri açılıverecekdir.
O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.
وَقَالُواْ يَٰوَيۡلَنَا هَٰذَا يَوۡمُ ٱلدِّينِ ٢٠
Eyvah bizlere derler bu o din günü.
Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür.
Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”
«Eyvah bize, derler, bu, ceza ve hesâb günüdür».
«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.
هَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِ ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ٢١
Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.
Bu, ayırdetme günüdür ki siz, onu yalanlamıştınız.
Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.
(Evet), bu, sizin tekzib eder olduğunuz ayırdetme günüdür.
Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.
۞ ٱحۡشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزۡوَٰجَهُمۡ وَمَا كَانُواْ يَعۡبُدُونَ ٢٢
Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah’dan başka taptıkları şeyleri.
Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da;
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).
Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını
مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهۡدُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡجَحِيمِ ٢٣
Toplayın da götürün onları sırata; cehennem köprüsüne doğru.
Allah'tan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün.
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).
Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.
وَقِفُوهُمۡۖ إِنَّهُم مَّسۡـُٔولُونَ ٢٤
Ve tevkif edin onları, çünkü sorguya çekilecekler.
Durdurun onları. Çünkü onlar sorumludurlar.
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
«Onları habsedin. Çünkü onlar mes'uldürler».
Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
مَا لَكُمۡ لَا تَنَاصَرُونَ ٢٥
Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?
Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?
Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.
«Size ne oldu? Birbirinize yardım etmiyorsunuz ya»!
Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»