بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ ﴿١٢

Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, sen; şaşırıp kaldın, onlarsa alay edip duruyorlar.

— İbni Kesir

Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar.

— Diyanet İşleri

Belki sen (Habîbim) teaccüb etdin. Onlar da (bu teaccübünden dolayı) eğlenirler,

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذْكُرُونَ ﴿١٣

İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine öğüt verildiğinde ise öğüt dinlemezler.

— İbni Kesir

Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

— Diyanet İşleri

Kendilerine (Kur'an ile) va'z edilince düşünüb de öğüt kabul etmezler,

— Hasan Basri Çantay

Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا رَأَوْاْ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ ﴿١٤

Bir mucize gördükleri vakit de eğlence yerine tutuyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir ayet gördüklerinde, onu eğlenceye alırlar.

— İbni Kesir

Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.

— Diyanet İşleri

Bir mu'cize gördükleri vakit (onu) eğlenceye tutarlar.

— Hasan Basri Çantay

Bir mucize görseler onunla alay ederler.

— Seyyid Kutub

وَقَالُوٓاْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١٥

Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, apaçık bir sihir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüdür.

— İbni Kesir

(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”

— Diyanet İşleri

(Nitekim) «Bu, dediler, apaçık bir sihirden başkası değildir».

— Hasan Basri Çantay

«Bu apaçık büyüdür» derler.

— Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ﴿١٦

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit mı? biz mi ba'solunacakmışız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuzda mı, biz mi, diriltileceğiz?

— İbni Kesir

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”

— Diyanet İşleri

«Biz olub de bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, saahiden biz mi mutlakaa diriltilmiş olacağız»?.

— Hasan Basri Çantay

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

— Seyyid Kutub

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ﴿١٧

Evvelki atalarımız da mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Veya önceki babalarımız mı?

— İbni Kesir

“Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”

— Diyanet İşleri

«Evvelki atalarımız da mı?»

— Hasan Basri Çantay

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

— Seyyid Kutub

قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ ﴿١٨

De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak.

— İbni Kesir

De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”

— Diyanet İşleri

Sen de ki: «Evet (diriltileceksiniz). Hem siz (hepiniz) hor ve hakıyr olarak».

— Hasan Basri Çantay

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

— Seyyid Kutub

فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ ﴿١٩

Çünkü o bir zorlu kumandadan ibarettir derhal gözleri açılıverir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, sadece bir tek çığlıktır ki onların birden bire gözleri açılıverecektir.

— İbni Kesir

O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.

— Diyanet İşleri

İşte o, ancak birtek sayhadan ibâretdir ki onların birden bire gözleri açılıverecekdir.

— Hasan Basri Çantay

O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿٢٠

Eyvah bizlere derler bu o din günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür.

— İbni Kesir

Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”

— Diyanet İşleri

«Eyvah bize, derler, bu, ceza ve hesâb günüdür».

— Hasan Basri Çantay

«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢١

Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu, ayırdetme günüdür ki siz, onu yalanlamıştınız.

— İbni Kesir

Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.

— Diyanet İşleri

(Evet), bu, sizin tekzib eder olduğunuz ayırdetme günüdür.

— Hasan Basri Çantay

Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.

— Seyyid Kutub

ٱحْشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُواْ يَعْبُدُونَ ﴿٢٢

Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah’dan başka taptıkları şeyleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da;

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).

— Hasan Basri Çantay

Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını

— Seyyid Kutub

AYARLAR