بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

3:9

رَبَّنَآ إِنَّكَ جَامِعُ ٱلنَّاسِ لِيَوْمٍ لَّا رَيْبَ فِيهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ ﴿٩

Ya Rabbena! Muhakkak ki sen insanları geleceğinde hiç şüphe olmayan bir güne toplıyacaksın, şüphesiz ki Allah mi'adını şaşırmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Rabbımız; muhakkak ki geleceğinden şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak Sen'sin. Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez.

— İbni Kesir

“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.”

— Diyanet İşleri

Ey Rabbimiz, muhakkak ki Sen, (vukuunda) hiç bir şübhe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şübhesiz Allah sözünden caymaz.

— Hasan Basri Çantay

Ey Rabbimiz, sen geleceği kuşkusuz olan bir günde insanları kesinlikle biraraya getireceksin. Hiç şüphesiz Allah sözünden caymaz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ ٱلنَّارِ ﴿١٠

O Küfredenler, muhakkak ki onlara ne malları ne evlâdları Allah’dan zerrece faide vermiyecektir, onlar o ateşin çırasıdırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu küfredenlerin; malları ve çocukları Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.

— İbni Kesir

Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.

— Diyanet İşleri

O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlâdları Allah yanında onları hiç bir şeyden asla kurtaramaz, işte onlar, (evet) onlar ateşin yakacağıdır.

— Hasan Basri Çantay

Kafirlere gelince onların ne malları ve ne de evlatları Allah'ın karşısında hiç bir işlerine yaramaz. Onlar Cehennem ateşinin yakacağıdırlar.

— Seyyid Kutub

كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۚ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْۗ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ ﴿١١

Tıpkı Âl-i Firavun’un gidişi gibi, ki ayetlerimizi tekzib ettiler de Allah onları cürümlerile tutup alıverdi, Allah’ın ikabı çok şiddetlidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin yaptığı gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar da Allah günahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Allah azabı çok şiddetli olandır.

— İbni Kesir

(Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır.

— Diyanet İşleri

(Onların gidişi) tıbkı Fir'avn haanedânının ve onlardan evvel gelenlerin gidişi gibidir. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar da Allah da kendilerini günâhları yüzünden yakalayıverdi. Allah, cezası pek çetin olandır.

— Hasan Basri Çantay

Tıpkı Firavunoğulları gibi, daha öncekilerin durumu gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar. Allah da günahları yüzünden onların yakalarına yapıştı. Hiç kuşkusuz Allah'ın azabı ağırdır.

— Seyyid Kutub

قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَۚ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ ﴿١٢

O küfredenlere de ki: Siz mutlak yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenlere: Siz, mutlaka yenileceksiniz. Ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, orası ne kötü döşektir, de.

— İbni Kesir

İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!”

— Diyanet İşleri

(Habîbim) o küfreden (Yahûdî) lere de ki: «Yakında mağlûb olacaksınız ve (topdan) cehenneme sürüleceksiniz». O, ne kötü yatakdır!

— Hasan Basri Çantay

Kafirlere de ki: «Yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz' : Orası ne fena bir barınaktır.

— Seyyid Kutub

قَدْ كَانَ لَكُمْ ءَايَةٌ فِى فِئَتَيْنِ ٱلْتَقَتَاۖ فِئَةٌ تُقَٰتِلُ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْىَ ٱلْعَيْنِۚ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِۦ مَن يَشَآءُۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُوْلِى ٱلْأَبْصَٰرِ ﴿١٣

Muhakkak bir âyet oldu size: Çarpışan iki cemi'yette: Bir cemiyet Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kâfir: Onları gözgöre kendilerinin iki misli görüyorlardı, Allah da nusratiyle dilediğini te'yid buyuruyordu, görecek gözleri olanlar için elbette bunda şüphesiz bir ibret var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Karşılaşan iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır. Biri, Allah yolunda döğüşüyordu. Diğeri ise, kafirdi. Onlar, öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Görebilenler için bunda ibret vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.

— Diyanet İşleri

(Bedir muhaarebesinde) karşılaşan iki cem'iyyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir cem'iyyet Allah yolunda döğüşüyordu, diğeri ise kâfirdi. Onlar öbürlerini (müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah, kimi dilerse onu yardımıyle destekler. Şübhesiz bunda kalb gözleri açık olanlar için kat'i bir ibret vardır.

— Hasan Basri Çantay

(Bedir savaşında) karşılaşan iki grubun durumunda sizin için ibret dersi vardır. Taraflardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü ise kafirdi ve karşı tarafı gözleri ile kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Hiç kuşkusuz Allah dilediğini yardımı ile destekler. Bu olayda basiret sahipleri hesabına ibret dersi vardır.

— Seyyid Kutub

زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ ٱلشَّهَوَٰتِ مِنَ ٱلنِّسَآءِ وَٱلْبَنِينَ وَٱلْقَنَٰطِيرِ ٱلْمُقَنطَرَةِ مِنَ ٱلذَّهَبِ وَٱلْفِضَّةِ وَٱلْخَيْلِ ٱلْمُسَوَّمَةِ وَٱلْأَنْعَٰمِ وَٱلْحَرْثِۗ ذَٰلِكَ مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَاۖ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسْنُ ٱلْمَـَٔابِ ﴿١٤

İnsanlara: Kadınlar, oğullar, yüklerle altun ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden şehevat sevgisi bezendi; fakat bunlar Dünya hayatın geçici metâ'ı, halbuki Allah, akıbet güzelliği onun yanındadır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kadınlarından oğullarından, kantar kantar altın ve gümüşten, nişanlı atlardan, develerden ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük; insanlar için süslenip hoş göründü. Bunlar dünya hayatının geçimidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır.

— İbni Kesir

Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.

— Diyanet İşleri

Kadınlara, oğullara, yığın yığın birikdirilmiş altın ve gümüşe, salma güzel atlara, (deve, sığır, koyun, keçi gibi) hayvanlara, ekinlere olan ihtiraskârâne sevgi insanlar için bezenib süslenmişdir. Bunlar, dünyâ hayaatının (geçici) birer fâidesidir. Allah (a gelince) nihayet dönüb varılacak yerin bütün güzelliği Onun nezdindedir.

— Hasan Basri Çantay

Kadınlara, evlâdlara, tartı tartı biriktirilmiş altın ve gümüşe, otlağa yayılmış atlara, küçükbaş hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı tutkunluk insanlara cazip gösterildi. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa asıl varılacak yer Allah katındadır.

— Seyyid Kutub

قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَٰلِكُمْۚ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوْاْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَٰجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَٰنٌ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ ﴿١٥

De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rab’lerinin yanında cennetler varki altlarından ırmaklar akar, İçlerinde ebedî kalmak üzere onlar, hem orada kendilerine gayet pakize zevceler var, hele Allah’dan bir rıdvan var, ve Allah görür o kulları.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaya erenler için, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Ve Allah kullarını hakkıyla görendir.

— İbni Kesir

De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) de ki: «Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaaya erenler için Rableri katında altlarından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî kalıcıdırlar —, (her şeyden) temizlenmiş zevceler, Allahdan da bir rızaa vardır. Allah kullarını hakkıyle görücüdür.

— Hasan Basri Çantay

Deki: Size bunlardan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Takvalılar için Rabbleri katında sürekli kalacakları, altından ırmaklar akan Cennetler, el değmemiş eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Hiç kuşkusuz Allah kullarını hakkıyla görür.»

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَآ إِنَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ ﴿١٦

Onları ki ya Rabbena derler: inandık iman getirdik artık bizim suçlarımızı bağışla ve o ateş azabından koru bizleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki: Ey Rabbımız; biz gerçekten iman ettik, artık günahlarımızı bize bağışla ve o ateş azabından bizleri koru diyenler,

— İbni Kesir

(16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.

— Diyanet İşleri

(16-17) (O takvaaya erenler): «Ey Rabbimiz, biz îman etdik. Artık bizim günâhlarımızı yarlığa ve bizi o ateşin azabından koru» diyenler, sabredenler, (imanlarında) gerçek olanlar, (Allaha) itaatle boyun eğenler, infaak edenler, seharlarda Allahdan mağfiret isteyenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Bu kimseler 'Ey Rabbimiz, inandık, günahlarımızı affeyle, bizleri Cehennem ateşinin azabından koru' derler.

— Seyyid Kutub

ٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلْقَٰنِتِينَ وَٱلْمُنفِقِينَ وَٱلْمُسْتَغْفِرِينَ بِٱلْأَسْحَارِ ﴿١٧

O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o sehar vakitleri istiğfar eyleyenleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sabredenler, doğru olanlar, gönülden ibadet edenler, infak edenler ve seherlerde Allah'tan mağfiret dileyenlerdir.

— İbni Kesir

(16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.

— Diyanet İşleri

(16-17) (O takvaaya erenler): «Ey Rabbimiz, biz îman etdik. Artık bizim günâhlarımızı yarlığa ve bizi o ateşin azabından koru» diyenler, sabredenler, (imanlarında) gerçek olanlar, (Allaha) itaatle boyun eğenler, infaak edenler, seharlarda Allahdan mağfiret isteyenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar sabırlılar, samimî bağlılar, gönülden kulluk edenler, mallarını Allah yolunda harcayanlar ve seher vakitlerinde günahlarının bağışlanmasını dileyenlerdir.

— Seyyid Kutub

شَهِدَ ٱللَّهُ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَأُوْلُواْ ٱلْعِلْمِ قَآئِمًۢا بِٱلْقِسْطِۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿١٨

Şahadet eyledi Allah şu hakikate: başka Tanrı yok ancak O, bütün Meleklerle İlim uluları da adl-ü hakkaniyyetle durarak şahid: başka Tanrı yok ancak O, Aziz O Hakim O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, şehadet etti ki: Gerçekten O'ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de adaleti ayakta tutarak buna şehadet ettiler; O'ndan başka ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Allah, şu hakıykatı: Kendinden başka hiç bir Tanrı olmadığını, adaleti ayakda tutarak (delilleriyle, âyetleriyle) açıkladı. Melekler (bunu ikrar etdi, hakıykî) ilim saahibleri (nebiler, âlimler) de (böylece inandı). Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. (O), mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidîr.

— Hasan Basri Çantay

Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun adaleti ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve bilgili kullar tanıktır. O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلدِّينَ عِندَ ٱللَّهِ ٱلْإِسْلَٰمُۗ وَمَا ٱخْتَلَفَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْۗ وَمَن يَكْفُرْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ ﴿١٩

Doğrusu Allah indinde din, İslâm’dır; o kitap verilenlerin ihtilâf etmeleri ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki bağıyden, ihtirastandır, her kim de Allah’ın âyetlerine küfrederse şüphe yok ki Allah çabık hesaplıdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekte Allah katında din, İslam'dır. Ancak kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim, Allah'ın ayetlerini inkar ederse; şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.

— Diyanet İşleri

Hak dîn, Allah indinde İslâmdır (müslümanlıkdır). Kitab verilenler (başka suretle değil) ancak kendilerine ilim geldikden sonra, aralarındaki ihtirasdan dolayı, ihtilâfa düşdü. Kim Allanın âyetlerini inkârederse şübhesiz ki Allah hesabı pek çabuk görendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah katında geçerli olan din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur.

— Seyyid Kutub

AYARLAR