-
Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
-
Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.
-
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.
-
"Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler.
-
İbrahim, “Andolsun, siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi.
-
“Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?” dediler.
-
İbrahim, dedi ki: “Hayır! Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir. O, bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.”
-
Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
-
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.
-
Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler.
-
(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.
-
(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
-
(İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler.
-
Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!”
-
Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.
-
Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler.
-
İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”
-
“Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”
-
(İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler.
-
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.
-
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
-
Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.
-
Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık.
-
Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.
-
(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).
-
Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.
-
Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
-
“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.
-
İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”
-
“Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?”
-
“Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler.
-
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?”
-
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?”
-
“Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur.”
-
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.”
-
“O, bana yediren ve içirendir.”
-
“Hastalandığımda da O bana şifa verir.”
-
“O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”
-
“O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”
-
“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”
-
“Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
-
“Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.”
-
“Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.”
-
“(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
-
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
-
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
-
Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.
-
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
-
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
-
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
-
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
-
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
-
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
-
“Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
-
“Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”
-
“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”
-
“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.”
-
“Candan bir dostumuz da yok.”
-
“Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
-
Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.
-
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.
-
İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
-
“Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
-
“Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”
-
Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
-
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”
-
O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
-
Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
-
Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
-
(İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
-
İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”
-
Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
-
Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.
-
Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
-
“Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu.
-
(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.
-
Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.
-
İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
-
Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
-
Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.
-
Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık.
-
Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi.
-
Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti.
-
Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?”
-
“Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?”
-
“O hâlde, âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?”
-
(88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi.
-
(88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi.
-
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar.
-
İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?”
-
“Ne diye konuşmuyorsunuz?”
-
Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi.
-
Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi.
-
İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?”
-
“Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”
-
Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi.
-
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık.
-
İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir.”
-
Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”
-
“Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.”
-
İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.