-
Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
-
Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.
-
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.
-
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.
-
Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
-
Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
-
İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.
-
Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.
-
Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün.
-
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
-
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
-
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
-
Kıyametin kopacağı gün, işte o gün mü’minler ve kâfirler birbirinden ayrılacaklardır.
-
Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.
-
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.
-
Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz.
-
(55-56) Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim” demesin.
-
Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum” demesin.
-
Yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam” demesin.
-
Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır.
-
Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de (günahlarınızı) inkâr edebilirsiniz!
-
O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.
-
O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
-
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
-
Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
-
Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
-
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
-
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
-
Onlar, Naîm cennetlerindedirler.
-
(13-14) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
-
(13-14) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
-
(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.
-
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
-
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
-
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
-
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
-
(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.
-
O gün birtakım yüzler aydındır.
-
Rablerine bakarlar.
-
O gün birtakım yüzler de asıktır.
-
Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
-
Hüküm ve ayırım gününe.
-
Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.
-
O gün vay yalanlayanların hâline!
-
Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.
-
Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
-
O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.
-
Onların gözleri (korku ile) inecektir.
-
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
-
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
-
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
-
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
-
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
-
O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,
-
Gülerler, sevinirler.
-
O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
-
Onları bir siyahlık bürür.
-
İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.
-
Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?
-
O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.
-
Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.
-
Kızgın ateşe girerler.
-
Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.
-
Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.
-
O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
-
O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.
-
Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.
-
Yüksek bir cennettedirler.
-
Orada hiçbir boş söz işitmezler.
-
Orada akan bir kaynak vardır.
-
(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
-
(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
-
(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
-
(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
-
O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.
-
Yürekleri hoplatan büyük felaket!
-
Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket?
-
Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin?
-
O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.
-
Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.