-
O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.
-
Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah’a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur.
-
(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı)dır.
-
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
-
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
-
Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.
-
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
-
Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.
-
O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
-
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
-
Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir.
-
O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) “Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.”
-
İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.
-
Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.
-
İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.
-
İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.
-
Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.
-
İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”
-
Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
-
Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.
-
Amel defterleri açıldığı zaman,
-
Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman,
-
(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.
-
(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.
-
Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.
-
Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.
-
“Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.
-
O, yazılmış bir kitaptır.
-
Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.
-
“İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.
-
O, yazılmış bir kitaptır.
-
Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.
-
Kime kitabı sağından verilirse,
-
Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
-
Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
-
Fakat kime kitabı arkasından verilirse,
-
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
-
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
-
Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.
-
Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.
-
Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu.