بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ٩
O (Allah'a) ki, göklerin ve yerin mülkü O'na aittir ve Allah her şey üzerine şahittir.
إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ ثُمَّ لَمۡ يَتُوبُواْ فَلَهُمۡ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمۡ عَذَابُ ٱلۡحَرِيقِ ١٠
Muhakkak o kimseler ki, mü'minleri ve mü'mineleri belaya düşürmüşlerdir, sonra da tevbe etmemişlerdir. Artık onlar için cehennem azabı ve onlar için yangın azabı vardır.
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمۡ جَنَّٰتٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡكَبِيرُ ١١
Şüphe yok ki, imân etmiş ve sâlih sâlih amellerde bulunmuş kimseler için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Bu ise pek büyük bir kurtuluştur.
إِنَّ بَطۡشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ ١٢
Şüphesiz ki Rabbinin kavrayıp tutuşu pek şiddetlidir.
إِنَّهُۥ هُوَ يُبۡدِئُ وَيُعِيدُ ١٣
Muhakkak ki O'dur, bidâyeten yaratır ve iade eder olan O'dur.
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ٱلۡجُنُودِ ١٧
(17-18) Sana o orduların haberi geldi mi? Fir'avun ile Semûd'un (haberi)?
فِرۡعَوۡنَ وَثَمُودَ ١٨
(17-18) Sana o orduların haberi geldi mi? Fir'avun ile Semûd'un (haberi)?
بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِي تَكۡذِيبٖ ١٩
Fakat kâfir olan kimseler, tekzîp etmektedirler.