بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿٨

Ki ülkeler arasında onun eşi yaratılmamıştı.

— Seyyid Kutub

وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُواْ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ ﴿٩

Vadide kayaları oyarak evler yapan Semud kavmine?

— Seyyid Kutub

وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلْأَوْتَادِ ﴿١٠

ve kazıklar sahibi Firavun'a.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ طَغَوْاْ فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿١١

Bunlar ülkelerinde azmışlardı.

— Seyyid Kutub

فَأَكْثَرُواْ فِيهَا ٱلْفَسَادَ ﴿١٢

Oralarda çok kötülük etmişlerdi.

— Seyyid Kutub

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿١٣

Bu yüzden Rabbin onların üzerine azab kırbacını çarptı

— Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ ﴿١٤

Çünkü Rabbin her an gözetlemektedir.

— Seyyid Kutub

فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ﴿١٥

Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman o: «Rabbim beni şerefli kıldı» der.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ﴿١٦

Fakat onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: «Rabbim bana hor baktı» der.

— Seyyid Kutub

كَلَّاۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ﴿١٧

Hayır yetime karşı cömert davranmıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَحَٰٓضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿١٨

Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi özendirmiyorsunuz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR