بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

8:1

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْأَنفَالِۖ قُلِ ٱلْأَنفَالُ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١

(Habîbim) sana harb ganimetleri (nin hükmünü) sorarlar. De ki: «(Bu) ganimetler Allahın ve Resûlünündür. O halele (tam) mü'minlerseniz Allahdan korkun, (ihtilâfa düşmeyib) aranızı düzeltin, Allaha ve peygamberine İtaat edin.

— Hasan Basri Çantay

8:2

إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُهُۥ زَادَتْهُمْ إِيمَٰنًا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٢

Mü'minler ancak onlardır ki Allah anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetleri okununca (bu), onların îmanını artırır, onlar ancak Rablerine dayanıb güvenirler.

— Hasan Basri Çantay

8:3

ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ ﴿٣

(Mü'minler) onlardır ki namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcarlar.

— Hasan Basri Çantay

8:4

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُؤْمِنُونَ حَقًّاۚ لَّهُمْ دَرَجَٰتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٤

İşte onlar gerçek mü'minlerin ta kendileridir. Rableri katında dereceler, yarlığanma ve sayısı bitmez, müddeti tükenmez rızk (hep) onlarındır.

— Hasan Basri Çantay

8:5

كَمَآ أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنۢ بَيْتِكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقًا مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ لَكَٰرِهُونَ ﴿٥

(«Bedir» ganimetlerinin taksiminden ba'zıları nasıl hoşlanmadılarsa) Rabbin seni hak uğrunda evinden (harbe) çıkardığı zaman da (hal böyle idi.) Çünkü mü'minlerden bir zümre muhakkak ki isteksizdirler.

— Hasan Basri Çantay

8:6

يُجَٰدِلُونَكَ فِى ٱلْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى ٱلْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ ﴿٦

Hak apaçık meydana çıkdıkdan sonra bile onlar bu hususda, sanki gözleri göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi, seninle mücâdele ediyorlardı.

— Hasan Basri Çantay

8:7

وَإِذْ يَعِدُكُمُ ٱللَّهُ إِحْدَى ٱلطَّآئِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ ٱلشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُحِقَّ ٱلْحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَيَقْطَعَ دَابِرَ ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٧

Hani Allah size iki taaifeden birinin muhakkak sizin olduğunu va'dediyordu, siz ise kuvvetli ve silâhı bulunmayanın kendinizin olmasını arzu ediyordunuz. Allah da emirleriyle hakkı açığa vurmayı, kâfirlerin arkasını kesmeyi irâde buyuruyordu.

— Hasan Basri Çantay

8:8

لِيُحِقَّ ٱلْحَقَّ وَيُبْطِلَ ٱلْبَٰطِلَ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُجْرِمُونَ ﴿٨

Bunun hikmeti şu idi: (Allah) o günahkâr (müşrik) ler istemese de hak (olan müslümanlığ) ı pâydâr edecek, baatıl (olan şirk) i de ibtâl buyuracakdı.

— Hasan Basri Çantay

8:9

إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَٱسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّى مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ ﴿٩

Hani siz Rabbinizden imdâd istiyordunuz da O da: «Muhakkak ki ben size meleklerden birbiri ardınca bin (lercesi) ile imdâd ediciyim» diyerek duanızı kabul buyurmuşdu.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِۦ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿١٠

Allah bunu (başka sebeble değil) ancak bir müjde (olsun), kalbleriniz o sayede oturaklaşsın diye yapmışdı. (Yoksa) Allahın katından başkasından hiç bir yardım yokdur. Şübhesiz ki Allah mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

إِذْ يُغَشِّيكُمُ ٱلنُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً لِّيُطَهِّرَكُم بِهِۦ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ ٱلشَّيْطَٰنِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ ٱلْأَقْدَامَ ﴿١١

O, size o vakit kendisinden bir emînlik olmak üzere hafîf bir uyku bürüyordu. Sizi tertemiz yapmak, sizden şeytanın murdarlığını gidermek, kalblerinize rabıta vermek, ayakları (nızı) pekişdirmek için de gökden üstünüze bir su indiriyordu.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR