بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٢

Dedi ki: Ey kavmim; şüphesiz ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.

— İbni Kesir

أَنِ ٱعْبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ ﴿٣

Allah'a ibadet edesiniz, O'ndan sakınasınız ve bana itaat edin, diye.

— İbni Kesir

يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍ مُّسَمًّىۚ إِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ إِذَا جَآءَ لَا يُؤَخَّرُۖ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٤

Ta ki, günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar geciktirsin. Muhakkak ki Allah'ın süresi gelince geri bırakılmaz. Keşki bilseydiniz.

— İbni Kesir

قَالَ رَبِّ إِنِّى دَعَوْتُ قَوْمِى لَيْلًا وَنَهَارًا ﴿٥

Dedi ki: Rabbım; doğrusu ben, kavmimi gece gündüz davet ettim.

— İbni Kesir

فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَآءِىٓ إِلَّا فِرَارًا ﴿٦

Ne var ki benim davetim; sadece benden uzaklaşmalarını artırdı.

— İbni Kesir

وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓاْ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْاْ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّواْ وَٱسْتَكْبَرُواْ ٱسْتِكْبَارًا ﴿٧

Doğrusu ben; Senin onları bağışlaman için kendilerini davet ettiğim her seferinde, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.

— İbni Kesir

ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا ﴿٨

Sonra ben; onları gerçekten açıkça çağırdım.

— İbni Kesir

ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا ﴿٩

Sonra onlara; açıktan açığa ve gizliden gizliye söyledim.

— İbni Kesir

فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًا ﴿١٠

Dedim ki: Rabbınızdan mağfiret dileyin. Muhakkak ki O Ğaffar olandır.

— İbni Kesir

يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًا ﴿١١

Ta ki size, gökten bol yağmur salıversin.

— İbni Kesir

وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًا ﴿١٢

Ve sizi mallar ve oğullarla desteklesin, sizin için bahçeler var etsin ve ırmaklar akıtsın.

— İbni Kesir

AYARLAR