بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَآ أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ ﴿٢

(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.

— Diyanet İşleri

وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ ﴿٣

Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.

— Diyanet İşleri

وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ ﴿٤

Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

— Diyanet İşleri

فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ ﴿٥

(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

— Diyanet İşleri

بِأَييِّكُمُ ٱلْمَفْتُونُ ﴿٦

(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

— Diyanet İşleri

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ ﴿٧

Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.

— Diyanet İşleri

فَلَا تُطِعِ ٱلْمُكَذِّبِينَ ﴿٨

O hâlde yalanlayanlara boyun eğme.

— Diyanet İşleri

وَدُّواْ لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ﴿٩

İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.

— Diyanet İşleri

وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ ﴿١٠

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

هَمَّازٍ مَّشَّآءٍۭ بِنَمِيمٍ ﴿١١

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ ﴿١٢

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

AYARLAR