بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ ٤

Söyledikleri, kendisine indirilen bir vahiydir.

– Seyyid Kutub

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ ٥

Bu vahyi O'na müthiş güçleri olan Cebrail öğretti.

– Seyyid Kutub

ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ ٦

O üstün yetenekli melek doğruldu.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ ٧

Yüce ufuktayken.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ٨

Sonra yaklaştı, yere doğru uzandı.

– Seyyid Kutub

فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ ٩

Öyle ki, Peygamberle araları iki yay aralığı ya da daha yakın oldu.

– Seyyid Kutub

فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ ١٠

O anda Allah dilediği mesajı Kul'una vahyetti.

– Seyyid Kutub

مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ١١

O'nun gönlü, gözünün gördüğünü yalanlamadı.

– Seyyid Kutub

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ١٢

Siz şimdi gözü ile gördükleri hakkında O'nunla tartışmaya mı girişiyorsunuz?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ ١٣

O, Cebrail'i bir başka inişinde de görmüştü.

– Seyyid Kutub

عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ ١٤

En uçtaki ağacın (Sidretü'l-Münteha'nın) yanında.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu