بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَكَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّن قَرۡنٍ هُمۡ أَشَدُّ مِنۡهُم بَطۡشٗا فَنَقَّبُواْ فِي ٱلۡبِلَٰدِ هَلۡ مِن مَّحِيصٍ ٣٦

Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar: var mı bir kaçamak?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; onlardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan ve diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluş var mı?

– İbni Kesir

Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var?

– Diyanet İşleri

Biz, bunlardan evvel nice nesilleri helak etdik ki onlar kuvvetçe kendilerinden daha (üstün ve) çetin idiler, (Öyle ki ölümden kurtulmak için) memleketlerde delikler aramışlardı. (Fakat) firara bir (çâre) var mıydı?

– Hasan Basri Çantay

Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte onlar bunlardan daha güçlü idiler. Buna rağmen ölümden kurtulmak için memlekette delikler aradılar. Kurtuluş var mı?

– Seyyid Kutub

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكۡرَىٰ لِمَن كَانَ لَهُۥ قَلۡبٌ أَوۡ أَلۡقَى ٱلسَّمۡعَ وَهُوَ شَهِيدٞ ٣٧

Şüphesiz ki bu söylenende kalbi olan yâhud şuhud halinde kulak tutan kimse için uyandıracak bir ihtar vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bunda; kalbi olan veya hazır bulunup da kulak veren kimseler için elbette bir öğüt vardır.

– İbni Kesir

Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki bunda aklı olan, yahud, kendisi huzuur (-ı kalb) içinde olarak, kulak veren kimseler için elbette bir öğüd (ve haatıra) vardır.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٖ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٖ ٣٨

Şanım hakkiçin biz o gökleri ve yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık. Ve Bize hiç bir yorgunluk da dokunmadı.

– İbni Kesir

Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan şeyleri altı günde yaratmışızdır. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmamışdır.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.

– Seyyid Kutub

فَٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ قَبۡلَ طُلُوعِ ٱلشَّمۡسِ وَقَبۡلَ ٱلۡغُرُوبِ ٣٩

O halde onların lâflarına karşı sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ne derlerse sabret sen. Güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce Rabbını hamd ile tesbih et.

– İbni Kesir

O hâlde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tespih et.

– Diyanet İşleri

(Habîbim) ne derlerse sen (şimdilik) sabret. Rabbini, güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce, hamd ile tesbîh (ve tenbîh) et.

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuş ile batışında önce Rabb'ini hamd ile tesbih et.

– Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلَّيۡلِ فَسَبِّحۡهُ وَأَدۡبَٰرَ ٱلسُّجُودِ ٤٠

Geceden de tesbih et ona hem de secde arkalarında.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gecenin bir bölümünde ve secdelerinin ardından da O'nu tesbih et.

– İbni Kesir

Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et.

– Diyanet İşleri

Gecenin bir cüz'ünde ve secdelerin arkalarında da onu tesbîh et.

– Hasan Basri Çantay

Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından O'nu tesbih et.

– Seyyid Kutub

وَٱسۡتَمِعۡ يَوۡمَ يُنَادِ ٱلۡمُنَادِ مِن مَّكَانٖ قَرِيبٖ ٤١

Ve dinle o münadînin bağıracağı günü yakın bir yerden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir münadinin yakın bir yerden çağıracağı güne, kulak ver.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver.

– Diyanet İşleri

Nida edenin yakın bir yerden ünleyeceği güne kulak ver.

– Hasan Basri Çantay

Bir çağırıcının yakın bir yerde çağıracağı güne kulak ver.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يَسۡمَعُونَ ٱلصَّيۡحَةَ بِٱلۡحَقِّۚ ذَٰلِكَ يَوۡمُ ٱلۡخُرُوجِ ٤٢

Hakka çağıran o sayhayı işidecekleri gün, işte o, huruc günüdür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; bu sayhayı gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.

– İbni Kesir

O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür.

– Diyanet İşleri

O gün (bütün halk) o hak sayhayı işideceklerdir. İşte bu (kabirden) çıkış günüdür.

– Hasan Basri Çantay

O gün çığlığı gerçekten duyarlar; işte o, kabirden çıkış günüdür.

– Seyyid Kutub

إِنَّا نَحۡنُ نُحۡيِۦ وَنُمِيتُ وَإِلَيۡنَا ٱلۡمَصِيرُ ٤٣

Şüphesiz ki biz biziz hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş bizedir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki öldürecek de, diriltecek de Biziz Biz. Ve dönüş de ancak Bizedir.

– İbni Kesir

Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.

– Diyanet İşleri

Öldürecek de, diriltecek de şübhesiz ki biziz, biz. Dönüş de ancak bizedir.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu Biz diriltiriz, Biz öldürürüz, dönüş Bizedir.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ تَشَقَّقُ ٱلۡأَرۡضُ عَنۡهُمۡ سِرَاعٗاۚ ذَٰلِكَ حَشۡرٌ عَلَيۡنَا يَسِيرٞ ٤٤

O gün ki arz onlardan ayrılır sür'atle koşarlar, o, bir haşirdir ki ancak bize kolaydır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. İşte bu, Bize göre kolay olan bir haşirdir.

– İbni Kesir

O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır.

– Diyanet İşleri

O gün hepsi sür'atle çıkmak üzere arz kendilerinden ayrılır. İşte bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.

– Hasan Basri Çantay

O gün yer onların üstünden yarılıp açılır. Ve onlar kabirlerinden çıkıp süratle koşarlar. İşte bu toplanmadır, bize göre kolaydır.

– Seyyid Kutub

نَّحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَقُولُونَۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيۡهِم بِجَبَّارٖۖ فَذَكِّرۡ بِٱلۡقُرۡءَانِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ ٤٥

Biz pek âlâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim vaîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen, onların üstünde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkacaklara Kur'an'la öğüt ver.

– İbni Kesir

Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver.

– Diyanet İşleri

Biz onların neler demekde olduklarını çok iyi bileniz. Onların üstünde bir zorba değilsin sen. Onun için benim tehdidimden korkacaklara (sâdece) Kur'an ile öğüt ver.

– Hasan Basri Çantay

Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlaştırıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu