بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ﴿٩

Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.

— İbni Kesir

Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

— Diyanet İşleri

Kur'ânı biz indirdik, biz. Onun koruyucuları da, şübhesiz ki, biziz.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٠

Celâlim Hakk’ı için senden önce evvelkilerin şîaları içinde de Resuller gönderdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik.

— Diyanet İşleri

Andolsun, senden mukaddem (gelen) önceki ümmetler içinde de (peygamberler) göndermişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, biz senden önce de eskiden yaşamış çeşitli milletlere peygamberler göndermiştik.

— Seyyid Kutub

وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿١١

Ve onlara hiç bir Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

— İbni Kesir

Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

— Diyanet İşleri

Onlara her hangi bir peygamber gelmeye dursun ille onunla istihza (alay) ederlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu milletler, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya almışlardır.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٢

Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.

— İbni Kesir

Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız.

— Diyanet İşleri

Biz böylece o (istihzâyi) günahkârların kalblerine sokarız.

— Hasan Basri Çantay

Biz böylece peygamberleri alaya alma huyunu günahkârların kalplerine aşılarız.

— Seyyid Kutub

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣

Ona iman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar

— İbni Kesir

Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.

— Diyanet İşleri

(Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer onlara bir kapı açsak da göğe çıkmaya koyulsalar.

— Seyyid Kutub

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

«Gözlerimiz hayal görüyor, herhalde birileri bize büyü yaptı,» derler.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ﴿١٦

Şanım Hakk’ı için biz Semâ’da burclar yaptık ve onu ehli nazar için tezyin eyledik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık.

— İbni Kesir

Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.

— Diyanet İşleri

Andolsun, biz gökde burçlar yapmış, onları (ibretle) temâşâ edenler için süslenmişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Gökte takım yıldızlar (ya da yörüngeler) yarattık ve onları gözetleyenler için çeşitli güzellikler ile donattık.

— Seyyid Kutub

وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧

Hem onu taşlanan bütün şeytanlardan hıfz ettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk.

— İbni Kesir

Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.

— Diyanet İşleri

Biz onları taşlanan (sürülen, koğulan) her şeytandan koruduk.

— Hasan Basri Çantay

Göğü bütün kovulmuş şeytanlardan koruduk.

— Seyyid Kutub

إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨

Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab takip etmektedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar.

— İbni Kesir

Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.

— Diyanet İşleri

Ancak kulak hırsızlığı eden (şeytan) vardır ki onun ardına da (bakanların) apaçık (gördüğü) bir ateş parçası düşmekdedir.

— Hasan Basri Çantay

Ancak kulak hırsızlığına yeltenen bir şeytan olursa onu parlak ışıklı bir kayan yıldız kovalar.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩

Arzı meddettik ve ona ağır baskılar bıraktık ve onda mevzun her şeyden bitirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik.

— İbni Kesir

Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.

— Diyanet İşleri

Yeri de (döşeyib) yaydık. Onda sabit dağlar (yaratıb) koyduk, oralarda (hikmet ve maslahatla) ölçülmüş her şeyden (münâsib) nebatlar bitirdik.

— Hasan Basri Çantay

Yerin alanını geniş yaptık, oraya sabit dağlar serpiştirdik ve orada belirli bir ölçü uyarınca her bitkiyi bitirdik.

— Seyyid Kutub

AYARLAR