بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ ﴿٢

Kur'an’ı sana bedbaht olasın diye indirmedik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; Kur'an'ı, sana güçlük çekesin diye indirmedik.

— İbni Kesir

(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.

— Diyanet İşleri

(2-3-4) Biz Kur'ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik.

— Hasan Basri Çantay

Biz sana bu Kur'an'ı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.

— Seyyid Kutub

إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ ﴿٣

Ancak saygısı olana tezkir için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak Allah'tan korkanlara bir bir öğüt olarak.

— İbni Kesir

(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.

— Diyanet İşleri

(2-3-4) Biz Kur'ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik.

— Hasan Basri Çantay

Onu Allah'dan korkanlara uyarı olsun diye indirdik.

— Seyyid Kutub

تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ ٱلْأَرْضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلْعُلَى ﴿٤

Bir tenzil olarak indirdik o yaradandan ki hem arzı yarattı hem o yüksek yüksek gökleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.

— İbni Kesir

(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.

— Diyanet İşleri

(2-3-4) Biz Kur'ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik.

— Hasan Basri Çantay

O, yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından indirildi.

— Seyyid Kutub

ٱلرَّحْمَٰنُ عَلَى ٱلْعَرْشِ ٱسْتَوَىٰ ﴿٥

O Rahmân Arş üzerine istivâ buyurdu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rahman, Arş'a hükmetmiştir.

— İbni Kesir

Rahmân, Arş’a kurulmuştur.

— Diyanet İşleri

O çok esirgeyici (Allahın emr-ü hükmü) arşı istîlâ etmişdir.

— Hasan Basri Çantay

O rahmeti bol olan Allah, Arş'a kurulmuştur.

— Seyyid Kutub

لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ ٱلثَّرَىٰ ﴿٦

Bütün Semavât’takiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep onun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nun.

— İbni Kesir

Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur.

— Diyanet İşleri

Göklerde, yerde ve bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında ne varsa Onundur.

— Hasan Basri Çantay

Göklerdeki, yerdeki, bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki tüm varlıklar O'nundur.

— Seyyid Kutub

وَإِن تَجْهَرْ بِٱلْقَوْلِ فَإِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخْفَى ﴿٧

Sen bu sözü ilan edeceksen de O hem sirri bilir hem daha gizlisini.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İstersen sen sözü açığa vur, şüphesiz ki O; gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

— İbni Kesir

Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.

— Diyanet İşleri

Sen sesini yükseksen (de, yükseltmesen de birdir). Çünkü O, gizliyi de, gizlinin daha gizlisini de bilir.

— Hasan Basri Çantay

Söyleyeceğin sözü ister sesli olarak, ister içinden söyle. Çünkü Allah saklıyı da, saklının saklısını da bilir.

— Seyyid Kutub

ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ ﴿٨

Allah, başka tanrı yok ancak O. Hep onundur o en güzel isimler (esmâ-i husnâ).

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.

— İbni Kesir

Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.

— Diyanet İşleri

Allah o (Allah) dır ki kendisinden başka hiçbir Tanrı yokdur. En güzel isimler Onundur.

— Hasan Basri Çantay

O kendisinden başka ilah olmayan Allah'dır. Ve en güzel isimler O'nunkilerdir.

— Seyyid Kutub

وَهَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ ﴿٩

Hem geldi mi Musâ’nın kıssası sana?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sana Musa'nın haberi geldi mi?

— İbni Kesir

Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı?

— Diyanet İşleri

Musânın haberi geldi mi sana?

— Hasan Basri Çantay

Sana «Musa olayı» na ilişkin bilgi geldi mi?

— Seyyid Kutub

إِذْ رَءَا نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓاْ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدًى ﴿١٠

Bir vakit o bir ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani o; bir ateş görmüştü de ailesine: Durun, ben bir ateş gördüm. Size ya ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum, demişti.

— İbni Kesir

Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti.

— Diyanet İşleri

Hani o, bir ateş görmüşdü de aailesine: «Siz (burada) durun. Hakıykat ben (muunis) bir ateş gördüm. Belki ondan size bir kor getirir, yahud ateşin yanında doğru bir yol (gösterici) bulurum» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani o bir ateş görünce ailesine dedi ki; «Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm. Ya oradan size bir kor getiririm, ya ateşin yakınlarında bize yol gösterecek birini bulurum.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR